Skolyoz tedavisinde alternatif değil ama
tamamlayıcı bir tedavi olarak bu gün birçok otorite ve uzman tarafından
önerilen yoga terapisini anlatmak ve deneyimlerimi paylaşmak istiyorum. 12 sene
önce yogaya başlamamın temel sebebi olan skolyoz ve bununla bağlantılı postürel
bozukluğun hayatıma verdiği sıkıntılı etkileri ve neden olduğu sınırlı yaşamı
çok gerilerde bırakmış olarak bugün bambaşka bir noktada bu konuyu anlatabilmek
ve paylaşmak benim belki de en büyük minnettarlık ve şükür nedenlerimden biri.
Hayatta başımıza gelen herşeyin bir nedeni olduğuna inanmış ve deneyimlemiş
halde şundan eminim ki sağlıklı bir omurgayla doğup büyüseydim bu gün böyle bir
paylaşım imkanına sahip olamayacaktım hatta belki de yoganın şifa dolu bu yönünü
asla bu kadar hissetmeyecektim.
Yogayı
bir yaşama sanatı ve beden-zihin-ruh bütünlüğü deneyimine dair derin bir
araştırma bilimi olarak algılayan ve yaşayan insanların sayısı günden güne
artarken bir yandan da bazı fiziksel ve zihinsel rahatsızlıklarda tamamlayıcı
bir tedavi olarak şifa yönünün keşfedilmesiyle yoga terapi yöntemleri de etki
alanlarını günden güne genişletmekte. Bugün başta büyük üstad B.K.S Iyengar’ın
metoduyla bilinen İyengar yoga ve Restoratif yoga , Amerikan Viniyoga
Kuruluşunu kuran Gary Kraftsow ile çok iyileştirici bir yora terapi tekniği
olan Viniyoga, Paul Grilley ile tüm dünyada ve ülkemizde sevilerek uygulanan ve
faydalarıyla çok etkili bir teknik olan Yin Yoga gibi yoga türleri genel
anlamda rehabilitasyona yönelik türler. Bu üç türe de aşina olan ve
eğitimlerini özellikle terapisel yogada yoğunlaştıran biri olarak hem teknik
açıdan faydalarını anlatmak hem de yaşamımdan ve derslerimden edindiğim
tecrübelerle yoga terapisinin skolyoz gibi önemli bir rahatsızlıkta ne kadar etkili
olabileceğini paylaşmam gerektiğini düşünüyorum.
Skolyozun kendisi aslında bir hastalık olarak değil bir
bulgu olarak karşımıza çıkıyor. Yani bir nedenden dolayı omurga yana doğru
eğiriliyor, bunun nedeni başka hastalıklar da olabiliyor ancak sonuçta her
insanda farklı şekillerde ve omurganın farklı bölgelerinde eğrilikler
yaratabiliyor. Genelde C yönüyle tek taraflı eğim veya S yönüyle çift taraflı
eğim olarak gelişebilen skolyozun yoğunlukla esas nedeni bilinemiyor, bu
durumda “idiopatik skolyoz” olarak adlandırılıyor. Ergenlik çağında özellikle
genç kızlarda ortaya çıkıyor. Bazen de sinir-kas hastalıkları, romatizmal
hastalıklar, omurga üzerinde genetik veya enfeksiyon hastalıkları ya da kemik
ve yumuşak doku hastalıkları ile de skolyoz karşımıza çıkıyor, bazen ise anne
rahmindeki gelişim sırasında başlayıp ömür boyu ilerleyen türü de var. Skolyoz
bulgusu bir omuzun diğerinen daha yüksekte olması, bir kürek kemiğinin daha
çıkık olması, kollar ile gövde arasındaki boşlukta dengesizlikler, kalça
yüksekliğinde veya belirginliğinde asimetriler ve sırt alanı üzerinde belli bir
bölgede belirgin kavis veya eğimler olarak kendini gösteriyor.
Skolyoz tedavisinde cerrahi yöntemlerin yanı sıra korse ve
egzersiz de kullanılıyor. Egzersiz olarak fizik tedavide en çok kullanılan
yöntem olan de 3 boyutlu Schroth egzersizleri en yaygın ve tercih edilen
yöntemler. Ancak yüksek maliyet ve ekipman ihtiyacından dolayı süreklilik
yakalanması ve devam ettirilmesi biraz zorlayıcı olabiliyor. Genelde bu tarz tedavide
devamlılık gerektiriyor, tedavi süresince gelişim gözlemlenirken tedavi
bırakıldığında skolyozda tekrar bir artış yaşanabiliyor.
Yoga terapisi skolyoza çok ayrı bir önem veriyor. Bu konuda
bir çok yayın ve araştırma bulunuyor. Bu konudaki en önemli kitaplardan biri
olan Yoga for Scoliosis (Skolyoz için Yoga) Kitabının yazarı
Elise Browning Miller’in Yoga Journal’da yayınlanan makalesinde yoganın skolyoz
için temel faydalarını şu şekilde açıklıyor: “Beden yer çekimi ile dengede ve hizada olduğu zaman
yoga postürüne zahmetsiz olarak ulaşmak mümkündür. Skolyoz için yapılan yoga
asanalarında bedenin 6 temel noktasına odaklanılır. Bu noktalar üzerine
odaklanarak ve çalışılarak düzgün bir hizalama yaratmak, ağrıyı azaltmak ve
omurganın eğiminin ilerlemesini minize
etmek için çok önemlidir:
1. Ayaklar ve bacaklar
Ayakta dururken ve yürürken, iki ayağa da eşit ağırlığı vermek ve
dengesizlik varsa farkında olmak gereklidir. Bacakları uzatmak omurganın
esnemesine ve daha rahat açılmasına sağlam bir temel oluşturur ve güçlendirilen
bacaklar ile beden ağırlığın taşınmasında yük omurgadan bacaklara taşınır.
2. Omurga
Skolyozun bulunduğu yer olan omurganın uzatılmasına odaklanmak, S
şeklindeki eğimleri azaltmaya yardımcı olduğu için oldukça önemlidir.
3. Psoas (Major ve Minor)
Bunlar kalçanın temel fleksörleri olan bedenin her iki tarafında da olan
kaslardır. Bunlar kalça kasından çıkarak
vertebral kolon yani omurga boyunca devam ederek femurun yani uyluk kemiğinin
küçük trokanterine bağlanırlar. Kalça kası ile birlikte, iliopsoas denilen
yapısal ve fonksiyonel birimi oluştururlar. Kalçanın esnekliğinden sorumlu olan
iliopsoas çok önemli bir postürel kastır. Oturma sırasında gövdeyi dengeler;
ayakta ise kalça eklemleri arkasından geçerek gövdenin yerçekimi karşısında
düşme eğilimini engeller. Bu kası iyi bir şekilde çalıştırmak gövdenin alt
uzuvlarının hizalanmasına ve omurganın açılmasına olanak verir.
4. Kürek kemiği
Sırtın üst noktasındaki kavisi engellemek için (skolyozlu bir çok insanın
genel bir problemidir), omuzları kulaklardan mümkün olduğunca aşağıda ve
bedenin hizasında tutmak oldukça önemlidir. Bu hareketi kolaylaştırmak için,
kürek kemiği çevresindeki kasların esnekliğini arttırmamız gereklidir.
5. Karın Kasları
Skolyozda karın kaslarının güçlenmesi oldukça önemlidir. Eğer karın kasları
zayıf olursa, arkadaki kaslar normalden fazla çalışmaya ve bu nedenle gerilmeye
başlar. Ekstrem durumlarda bu lordoza veya arka sırtın özellikli sırtın alt
bölgelerinde aşırı bir kavise sebep olabilir.
6. Nefes
Nefes farkındalığı yoga hareketleri yapılırken en önemli odaklanılan
noktadır. Omurganın kavisli olan yönde genel olarak çok az hava dolaşımı
gerçekleşmektedir. Nefesin bu bölgede serbest dolaşımını sağlamak gerçekten
interkostal-kaburgaların arasındaki kasları esnekmekte ve ciğer kapasitesini
arttırmaktadır. Bu da göğsün her iki tarafında da içerden dışarıya çok daha
fazla açılmasına ve düzelmesine olanak sağlamaktadır.
Bundan
sonraki yazımda Elise Browning Miller’in belirttiği bu noktalar üzerinden
derslerimizde nasıl çalıştırarak ne gibi etkiler gördüğümüzden bahsedeceğim.